19 Mayıs 2014 Pazartesi

ONLAR “ÖTEKİ” DEĞİL, “BİZDEN BİRİ”…


Engellilere ve yaşadıkları sorunlara farkındalık yaratabilmek, toplumu bilinçlendirmek amacıyla 10-16 Mayıs Engelliler Haftası olarak ilan edilmiştir. Engelli bireylerin seslerini yükseltebilecekleri, sorunlarının tartışılabileceği ve çözümlerin önerilebileceği önemli bir fırsat olan bu haftada ne kadar çok bu konu konuşulursa, o kadar çok farkında olunacağını düşünüyorum. 2002 nüfus sayımı verilerine göre ülkemiz nüfusunun % 12,29’unu (8,5 milyon kişi) engelliler oluşturmaktadır. Sorunlarla baş etmek durumunda kalan aile üyelerini de kattığımızda bu sayı kaba bir hesapla 30 milyona ulaşmaktadır.
Toplumun her bir üyesini, kurumları ve kuruluşları yakından ilgilendiren bir konu olmasına rağmen son birkaç yıla kadar bu konuya duyarsız kalındığı görülmektedir. Son yıllarda farkındalık yaratma, farklılıklara saygı, ayrımcılıkla mücadele gibi kavramların daha çok dile getirilmeye başlandığını, kurum ve kuruluşların engelliler ile ilgili uygulamalara daha çok yer verdiğini söyleyebiliriz.
Türkiye’de engellilik alanı ile ilgili 2005 Özürlüler Yasası, 2006 engellilerin eğitim hizmetlerini düzenleyen yönetmelik, 2012 Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Hizmetlerini düzenleyen yönetmelik ya da farklı yasal düzenlemeler içindeki engellilerin sağlık, sosyal, çalışma vb. haklarını düzenleyen maddeler ile engellilerin toplum yaşamına aktif katılımını sağlamanın hedeflendiğini görmekteyiz. Yine Türkiye, BM Engelli Hakları Sözleşmesi’ne imza atan ülkelerden biridir.
Aslında yasal düzenlemeler yeterli görünmekle birlikte uygulamalardaki aksaklıkların devam ettiği, engelli bireylerin ve ailelerinin sorunlarının bir türlü aşılamadığı izlenimi edinilmektedir. Örneğin, 2005 Özürlüler Yasası’nda, kamuya açık tüm yerlerin ulaşılabilir hale getirilmesini zorunlu kılan madde gereği kurum ve kuruluşlara verilen yedi yıllık süre 2012 Temmuz ayında bitmiştir.
Yanlış
Buna rağmen günümüzde hala engellilerin hareketliliği ve ulaşılabilirliğini sağlayacak önlemlerin alınmadığını ya da alınan önlemlerin yapılan değişikliklerin uzmanlar tarafından yapılmaması nedeniyle eksik/kusurlu yapıldığını görmekteyiz. (Bkz. Örnek Resim)
Doğru
Engellilerin dile getirdikleri temel problemler eğitim, istihdam, sağlık, ulaşılabilirlik ve sosyal yaşama daha fazla katılım başlıklarıyla ifade edilebilir.
Ancak ülkemizde engellilerin en temel sorununun duyarsızlık olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bize yaklaşmadığı, dokunmadığı sürece diğerleri olmaya devam ediyor engellilerimiz.
Oysaki herkesin en temel bilmesi gereken şey; “onun yerinde ben olsaydım” olmalıdır. Diğer adıyla empati olan bu duygunun çocukluk döneminden itibaren çocuklara aktarılması gerekmektedir.
Çocuk parkına gelen bir otizmli çocuğun “garip” davranışlarına bakıp korkan ve onu “deli” zannedip çocuğunu uzaklaştıran bir annenin çocuğunun, bu empatiyi kurması oldukça güç görünmektedir.
Çocuğunun pusetini yüksek kaldırıma çıkaramadığı için yol kenarına park eden araçların arkasından (yolun ortasından) geçmek zorunda kalan bir annenin, kaldırımları bu şekilde inşa edenlere ve kaldırımın kenarına park eden araç sahiplerine karşı hissettiği duygu ile tekerlekli sandalyesi ile sokağa çıkan bir bedensel engellinin hissettikleri farklı değildir.
Birbirimizi anlamamız ve empati kurabilmemiz için bizim de başımıza gelmesi gerekmiyor. Bir başka örnek sınıfta çok konuşuyor diye kaynaştırma raporu olmasına rağmen, öğrencisini özel eğitim sınıfına gönderen öğretmenlerin kendi çocuklarına böyle bir muamele yapılsa ne hissedebileceğini düşünmesi gerekiyor.
Aslında temel çözüm “sağlam” olan kulaklarımızı ve “sağlam” gözlerimizi engellilere ve sorunlarına doğru çevirmemizde yatıyor. Ailede başlayacak ve sonra okul öncesi eğitimde devam edecek bir farkındalık eğitimi ile bu temel sorunun çözülebileceğini ve bu sorunun çözümü ile diğer sorunların daha kolay ve kesin bir şekilde çözüleceğini düşünüyorum.
Kampanyalar,  bilgilendirme seminerleri, etkileşim, film, tiyatro, gösteri, spor vb. etkinliklerle farkındalığı güçlendirmek gereklidir. Bu açıdan bu haftanın son derece önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim. Özellikle basın yayın organlarının bu konuda duyarlılığının artması, parasal kaygılar olmadan kamu hizmeti yaparak bu görevi yerine getirmesi son derece önemlidir.
Bakış açımızı değiştirelim, empati kuralım, bilinçli, duyarlı ve farkında olalım. Çünkü onlar “öteki” değil, “bizden biri”.
Yrd.Doç.Dr. Nesrin SÖNMEZ
Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Özel Eğitim Bölümü Başkanı

1 yorum:

  1. Engelliler için neler yapılmalıdır? Düşüncesi olanlar yorum olarak paylaşabilirler...

    YanıtlaSil